1-) HMK'nın Bilirkişi Delili Hükümleri
Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller
HMK MADDE 266- (1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
Bilirkişi sayısının belirlenmesi
HMK MADDE 267- (1) Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür.
Bilirkişilerin görevlendirilmesi
HMK MADDE 268- (1) Bilirkişiler, yargı çevresinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adli yargı adalet komisyonları tarafından, her yıl düzenlenecek olan listelerde yer alan kişiler arasından görevlendirilirler. Listelerde bilgisine başvurulacak uzmanlık dalında bilirkişinin bulunmaması hâlinde, diğer bölge adliye mahkemelerinde oluşturulmuş listelerden, burada da yoksa liste dışından bilirkişi görevlendirilebilir.
(2) Kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi olarak öncelikle başvurulur. Ancak, kamu görevlilerine, bağlı bulundukları kurumlarla ilgili dava ve işlerde, bilirkişi olarak görev verilemez.
(3) Bilirkişi listelerinin düzenlenmesine, güncellenmesine ve listede kendisine yer verilmiş olanların liste dışına çıkartılmasına ilişkin esas ve usuller, ilgili bakanlıkların da görüşü alınmak suretiyle, Adalet Bakanlığınca hazırlanacak olan yönetmelikte gösterilir.
Bilirkişilik görevinin kapsamı
HMK MADDE 269- (1) Bilirkişilik görevi, mahkemece yapılan davete uyup tayin edilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmayı, yemin etmeyi ve bilgisine başvurulan konuda süresinde oy ve görüşünü mahkemeye bildirmeyi kapsar.
(2) Geçerli bir özrü olmaksızın mahkemece yapılan davete uyup, tayin edilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmayan yahut mahkemeye gelip de yemin etmekten veya süresinde oy ve görüş bildirmekten kaçınan bilirkişiler hakkında, tanıklığa ilişkin disiplin hükümleri uygulanır.
Bilirkişilik görevini kabulle yükümlü olanlar
HMK MADDE 270- (1) Aşağıda sayılmış olan kişi ya da kuruluşlar, bilirkişilik görevini kabulle yükümlüdürler:
a) Resmî bilirkişiler ile 268 inci maddede belirtilmiş bulunan listelerde yer almış olanlar.
b) Bilgisine başvurulacak konuyu bilmeksizin, meslek veya zanaatlarını icra etmesine olanak bulunmayanlar.
c) Bilgisine başvurulacak konu hakkında, meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olanlar.
(2) Bu kişiler, ancak tanıklıktan çekinme sebeplerine veya mahkemece kabul edilebilir diğer bir sebebe dayanarak, bilirkişilikten çekinebilirler.
Bilirkişiye yemin verdirilmesi
HMK MADDE 271- (1) Listelere kaydedilmiş kişiler arasından görevlendirilmiş olan bilirkişilere, il adli yargı adalet komisyonu huzurunda, “Bilirkişilik görevimi sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getireceğime, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim.” şeklindeki sözler, tekrarlattırılmak suretiyle yemin verdirilir. Bu bilirkişilere, görevlendirildikleri her dava veya işte ayrıca yemin verdirilmez; sadece görevlendirme yazısında, bilirkişilere önceden etmiş bulundukları yemine bağlı kalmak suretiyle oy ve görüş bildirmek zorunda oldukları hususu hatırlatılır.
(2) Listelere kaydedilmemiş olan kişiler arasından bilirkişiler görevlendirilmişse, kendilerine, görevlendiren mahkemece, huzurda, göreve başlamadan önce, birinci fıkrada belirtilen şekilde yemin verdirilir. Yemine ilişkin tutanak, hâkim, zabıt kâtibi ve bilirkişi tarafından imzalanır.
Bilirkişinin görevini yapmaktan yasaklı olması ve reddi
HMK MADDE 272- (1) Hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanır. Ancak, bilirkişinin, aynı dava veya işte daha önceden tanık olarak dinlenmiş bulunması, bir ret sebebi teşkil etmez.
(2) Hâkimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden biri, bilirkişinin şahsında gerçekleşmişse, mahkeme, hüküm verilinceye kadar, her zaman bilirkişiyi resen görevden alabileceği gibi, bilirkişi de mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunabilir.
(3) Ret sebeplerinden birinin bilirkişinin şahsında gerçekleşmesi hâlinde taraflar, bilirkişinin reddini talep edebileceği gibi, bilirkişi de kendisini reddedebilir. Ret talebi veya bilirkişinin kendisini reddetmesinin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren en geç bir hafta içinde yapılmış olması şarttır. Ret sebeplerinin ispatı için, yemin teklif edilemez.
(4) Görevden alınma, ret ve bilirkişinin kendisini reddetmesine yönelik talep, bilirkişiyi görevlendiren mahkemece dosya üzerinden incelenir ve karara bağlanır. Kabule ilişkin kararlar kesindir. Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hakkındaki kararla birlikte kanun yoluna başvurulabilir.
Bilirkişinin görev alanının belirlenmesi
HMK MADDE 273- (1) Mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında, aşağıda belirtilen hususlara yer vermek zorundadır:
a) İnceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenmesi.
b) Bilirkişinin cevaplaması gereken sorular.
c) Raporun verilme süresi.
(2) Bilirkişiye, görevlendirme yazısının ekinde, inceleyeceği şeyler, dizi pusulasına bağlı olarak ve gerekiyorsa mühürlü bir biçimde teslim edilir; ayrıca bu husus tutanakta gösterilir.
Bilirkişinin görev süresi
HMK MADDE 274- (1) Bilirkişi raporunun hazırlanması için verilecek süre üç ayı geçemez. Bilirkişinin talebi üzerine, kendisini görevlendiren mahkeme gerekçesini göstererek, süreyi üç ayı geçmemek üzere uzatabilir.
(2) Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen bilirkişi görevden alınıp, yerine bir başka kimse, bilirkişi olarak görevlendirilebilir. Bu durumda mahkeme, görevden alınmış olan bilirkişiden, görevden alındığı ana kadar yapmış olduğu işlemler hakkında açıklama yapmasını talep eder ve ayrıca bilirkişinin dizi pusulasına bağlı bir biçimde görevi sebebiyle incelenmek üzere kendisine teslim edilmiş bulunan dosya ve eklerini mahkemeye hemen tevdi etmesini ister. Sözü edilen bilirkişilerin, hukuki ve cezai sorumluluğuna ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, gerekiyorsa, kendilerine ücret ve masraf adı altında hiçbir ödeme yapılmamasına veya gerekçesini göstererek bölge adliye mahkemesi adli yargı adalet komisyonundan o kişinin bilirkişilik görevi yapmaktan belirli bir süre yasaklanmasının yahut listeden çıkartılmasının istenmesine, görevlendirmeyi yapan mahkemece karar verilir.
Bilirkişinin haber verme yükümlülüğü
HMK MADDE 275- (1) Bilgisine başvurulan bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevin, uzmanlık alanına girmediğini, inceleme konusu maddi vakıaların açıklığa kavuşturulması ve tespiti için, uzman kimliği bulunan başka bir bilirkişi ile işbirliğine ihtiyaç duyduğunu veya görevi kabulden kaçınmasını haklı kılacak mazeretini bir hafta içinde görevlendirmeyi yapan mahkemeye bildirir.
(2) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirebilmek için, bazı hususların önceden soruşturulması ve tespiti ile bazı kayıt ve belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunun sağlanması için, bir hafta içinde kendisini görevlendiren mahkemeye bilgi verir ve talepte bulunur.
Bilirkişinin görevini bizzat yerine getirme yükümlülüğü
HMK MADDE 276- (1) Bilirkişi, mahkemece kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye bırakamaz.
Bilirkişinin sır saklama yükümlülüğü
HMK MADDE 277- (1) Bilirkişi, görevi sebebiyle yahut görevini yerine getirirken öğrendiği sırları saklamak, kendisi ve başkaları yararına kullanmaktan kaçınmakla yükümlüdür.
Bilirkişinin yetkileri
HMK MADDE 278- (1) Bilirkişi, görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür.
(2) Bilirkişi, görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini, her zaman mahkemeden isteyebilir.
(3) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirirken ihtiyaç duyarsa, mahkemenin de uygun bulması kaydıyla, tarafların bilgisine başvurabilir. Taraflardan birinin bilgisine başvurulacağı hâllerde, mahkemece bilirkişiye taraflardan biri bulunmaksızın diğerinin dinlenemeyeceği hususu önceden hatırlatılır.
(4) Bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi için bir şey üzerinde inceleme yapması zorunlu ise mahkeme kararı ile gerekli incelemeyi yapabilir. Bu işlemin icrası sırasında taraflar da hazır bulunabilir.
Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor
HMK MADDE 279- (1) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak bildirmesine karar verir.
(2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir.
(3) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklamasına karar verirse, bilirkişinin açıklamaları tutanağa geçirilir ve tutanağın altına bilirkişinin de imzası alınır. Kurul hâlinde görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu hemen aralarında müzakere etmelerine imkân tanınır ve müzakere sonucunda açıklanan oy ve görüş, tutanakla tespit edilip; tutanağın altı, bilirkişilere imza ettirilir.
(4) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.
Bilirkişi raporunun verilmesi
HMK MADDE 280- (1) Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.
Bilirkişi raporuna itiraz
HMK MADDE 281- (1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.
Bilirkişinin oy ve görüşünün değerlendirilmesi
HMK MADDE 282- (1) Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.
Bilirkişi gider ve ücreti
HMK MADDE 283- (1) Bilirkişiye, sarf etmiş olduğu emek ve mesaiyle orantılı bir ücret ile inceleme, ulaşım, konaklama ve diğer giderleri ödenir. Bu konuda, Adalet Bakanlığınca çıkarılacak ve her yıl güncellenecek olan tarife esas alınır.
Bilirkişinin ceza hukuku bakımından durumu
HMK MADDE 284- (1) Bilirkişi, Türk Ceza Kanunu anlamında kamu görevlisidir.
Bilirkişinin hukuki sorumluluğu
HMK MADDE 285- (1) Bilirkişinin kasten veya ağır ihmal suretiyle düzenlemiş olduğu gerçeğe aykırı raporun, mahkemece hükme esas alınması sebebiyle zarar görmüş olanlar, bu zararın tazmini için Devlete karşı tazminat davası açabilirler.
(2) Devlet, ödediği tazminat için sorumlu bilirkişiye rücu eder.
Davaların açılacağı mahkeme
HMK MADDE 286- (1) Devlet aleyhine açılacak olan tazminat davası, gerçeğe aykırı bilirkişi raporunun ilk derece mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde, bu mahkemenin yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinde; bölge adliye mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde ise Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülür.
(2) Devletin sorumlu bilirkişiye karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara bağlamış olan mahkemede görülür.
Rücu davasında zamanaşımı
HMK MADDE 287- (1) Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu bilirkişiye, ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder. Hükme esas alınan bilirkişi raporu kasten gerçeğe aykırı olarak düzenlenmişse, bu durumda, ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
2-)Yargıtay Kararlarında Bilirkişi Raporlarının Delil Olma Kriter ve Nitelikleri
Bilirkişi raporu, hakim veya mahkeme için bağlayıcı nitelikte bir delil değildir. Hakim, karar verirken bilirkişi raporunu da diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bilirkişilik; delilleri elde etme, delillerin teknik mahiyetini belirleme, delillerin içeriğini öğrenme ve delilleri değerlendirebilmek için bir araçtır. Yargıtay, bilirkişi raporlarının mahkemeyi bağlayıcı değil delilleri değerlendirme vasıtalarından biri olduğunu kabul etmektedir. Bir davada bilirkişinin görüşüne başvurulurken, dava dosyasının bilirkişi tarafından incelenebilir duruma gelmesi gerekir. Başka bir anlatımla, uyuşmazlığın esasını oluşturan konu belirlenmeli ve bu konunun özel veya teknik bilgiye ihtiyaç olmadan çözülüp çözülemeyeceği incelenmeli, özel veya teknik bilginin gerekli olduğu görüldükten sonra bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vermelidir.
2.1. HMK'da Bilirkişi Delili İle İlgili Tüm Düzenlemeler;
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266 ilâ 287’nci maddeleri arasında, medenî yargı açısından bilirkişi incelemesi düzenlenmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282’nci maddesinde, hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe değerlendireceği belirtilmiştir. Bu durumda, hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe değerlendirmesinden ne anlaşılması gerektiği hem karşılaştırmalı hukuk hem de Türk hukuk doktrini ve uygulaması açısından tartışılmaktadır. Bu çerçevede, hâkimin bilirkişiye re’sen müracaat edip edemeyeceği ve şahsî bilgisini kullanıp kullanamayacağı sorunları değerlendirilmiştir. Ayrıca, Türk Medeni Kanunu’nun 4’üncü maddesi anlamında hâkimin takdir yetkisi ile delillerin değerlendirilmesi açısından hâkimin takdir yetkisi arasındaki farka işaret edilmiştir.
2.2. Kararlara Göre Bilirkişi Raporunun Hükme Esas Alınma Kriterleri
Günümüzde HMK mad. 266/I hükmü adeta yok sayılarak komisyonlarca hukukun her alanında uzmanlık alanları belirlenerek bu alanlarda bilirkişi listeleri oluşturulmakta, mahkemelerce bilirkişilerden görüş alınmasına karar verilmekte ve kararlarda bilirkişi raporlarına dayanılmaktadır. Yargıtay, kanuna aykırı olan bu uygulamayı engellemek yerine, aralarında hukukçu bilirkişinin bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor alınmamış olmasını ve hukuki konuda alınan bilirkişinin konunun uzmanı olmamasını bozma sebebi olarak kabul etmekte, hukukçu bilirkişi atanması için masraf yatırılmadığı gerekçesiyle esasa dahi girmeden reddedilen davalara ilişkin kararları onayarak hukuki bilirkişiden görüş alınmasını ilk derece mahkemeleri için zorunlu tutmaktadır. Örneğin Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2013 yılında vermiş olduğu kararında “...Öte yandan HMK’ nun 266. maddesi uyarınca hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Borçlunun icra mahkemesine başvurusu İİK’nun 114/2. maddesine dayalı, satış ilanının tebliğ edilmemesine ilişkin şikâyet olup, icra hakiminin genel ve hukuki bilgisi ile çözümlenmesi gerekir. Bu konuda bilirkişi incelemesi yapılarak sonuca gidilmesi hakimlik mesleği ile bağdaşmayacağı gibi yasaya aykırılık da teşkil etmektedir.” şeklinde kaleme aldığı kararında HMK m. 266 yasağını kendisinden beklenildiği gibi uygulamış ve bozma sebebi olarak kabul etmiştir.
Yargıtay 7.HD., 2013/7830 E., 2013/11855 K., 24.06.2013 T. ;
“…Bilirkişinin yetkisinin sınırları dışına çıkarak dosyada savunulmayan ve dosyada yer almayan delilleri gerekçe göstererek yapması son derece hatalıdır. Kaldı ki duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması 6100 sayılı HMK”nun hukuki sorumluluğunu da gerektirebilir…”
Yargıtay 12.HD., 2016/25657 E., 2017/4442 K., 23.03.2017 T., ;
· HMK 279. Madde
· Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor
“…HMK’nun 266. maddesinde; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. (Değişik cümle: 3/11/2016-6754/49 md.) Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmü getirilmiş olup, aynı kanunun “Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor” başlıklı 279. maddesinin 4. fıkrasında da; “(Değişik: 3/11/2016-6754/54 md.) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hâkim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.” düzenlemesi yer almakta olup, şikayetin çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektirmediğinden bu konuda bilirkişi incelemesine gerek olmadığına, borçluya tebliğ edilen satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğunun anlaşılmasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK.nun 366. ve HUMK.nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 31,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi…”
Yargıtay 22 HD., 2016/11941E., 2019/9406 K., 24.04.2019 T., ;
“…1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunundan farklı olarak yeni Kanunda “çözümü hukuk dışında” ibaresi ve “taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden” ibaresi getirilmiştir. Bu düzenlemelere göre mahkemeler çözümü teknik veya özel bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi uygulamasına gitmektedirler. Esasen hakim hukuki uyuşmazlıkları çözmede uzman bir kişidir. Bilirkişi ise kendi uzmanlığı ile hakime yardımcı olan süjedir.6100 sayılı Kanunu'nun ‘Bilirkişinin yetkileri’ başlığını taşıyan 278. maddesinde, bilirkişinin görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürüteceği; görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini her zaman mahkemeden isteyebileceği düzenlenmiştir. Aynı maddenin 3. fıkrasında, bilirkişinin incelemesini gerçekleştirirken ihtiyaç duyarsa, mahkemenin de uygun bulması kaydıyla, tarafların bilgisine başvurabileceği ancak bu halde mahkemece bilirkişiye taraflardan biri bulunmaksızın diğerinin dinlenemeyeceği hususunun önceden hatırlatılacağı öngörülmüştür. Ayrıca ilgili hükümde bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi için bir şey üzerinde inceleme yapmasının zorunlu olması halinde, gerekli incelemeyi mahkeme kararı ile yapabileceği ve bu işlemin icrası sırasında tarafların da hazır bulunabilecekleri açıkça düzenlenmiştir (m.278/4). Öncelikle ifade etmek gerekir ki, davacının mahkemece bilirkişilere verilen yerinde inceleme yetkisi kapsamında, bu inceleme sırasında hazır bulunma hakkının bulunduğu açıktır. (HMK. m.278/4). Davacının yerinde incelemenin yapılacağı gün ve saatten haberdar olmaması, bu hakkın kullanılmasının engellenmesi anlamına geleceğinden hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir. Ancak somut olay yönünden ele alınması gereken bir diğer husus, uyuşmazlığın çözümünde bilirkişi heyetine işyerinde inceleme yetkisi verilmesinin yerinde olup olmadığıdır. Mahkemece, bilirkişi raporuna itibar edilerek davacının paketleme bölümüne geçirilmek istenmesinin esaslı bir değişiklik oluşturmadığı, işverenin yönetim hakkı kapsamında bulunduğu, iş sözleşmesinin davalı tarafça, davacının tel çember bölümündeki yeni görevini ret ederek eski bölümünde çalışmak istemesi sonucunda feshedildiği, davacının verilen görevi yapmamakta ısrar ettiği, feshin haklı nedene dayalı olduğu sonucuna varılmıştır. Oysa, iş koşullarında bir ağırlaşma meydana gelip gelmediğine yönelik bir uyuşmazlık temelde hukuki bir değerlendirmeyi zorunlu ve gerekli kılmaktadır. Bu bakımdan, mahkemece gerekli görüldüğü takdirde, talep olmasa dahi, işyerinde keşif yapılarak bu değerlendirmenin yapılabilmesi mümkün olduğu halde, uyuşmazlığın esası hakkında salt bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi yerinde olmamıştır. Diğer taraftan hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına da karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur (m.288). Keşif kararı, sözlü yargılamaya kadar taraflardan birinin talebi üzerine alınabileceği gibi resen de alınabilir. 6100 sayılı Kanunun 290. maddesine göre bu halde, keşfin yeri ve zamanı mahkeme tarafından tespit edilir. Keşif, taraflar hazır iseler huzurlarında, aksi takdirde yokluklarında yapılır. Mahkeme keşif sırasında tanık ve bilirkişi dinleyebilir. Keşif sırasında, yapılan tüm işlemler ve beyanları içeren bir tutanak düzenlenir. Plan, çizim, fotoğraf gibi belgeler de tutanağa eklenir. (m.290/2) İş koşullarında bir ağırlaşma meydana gelip gelmediğine yönelik bir uyuşmazlık temelde hukuki bir değerlendirmeyi zorunlu ve gerekli kılmaktadır. Bu bakımdan, mahkemece gerekli görüldüğü takdirde, talep olmasa dahi, işyerinde keşif yapılarak bu değerlendirmenin yapılabilmesi mümkün olduğu halde, uyuşmazlığın esası hakkında salt bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi yerinde olmamıştır…”
Comentarios