top of page
Yazarın fotoğrafıAv. Halil Demir

Haksız haciz ve muhafaza nedeni ile tazminat

Güncelleme tarihi: 28 Nis 2022

Hukukumuzda bir alacağın tahsili maksadı ile icra takibi yapılmaktadır. Takibin açılmasından sonra kesinleşmesi gerekmekte ve kesinleşmesinden sonra haciz işlemlerine başlanılmaktadır. Bu haciz işlemleri esnasında borçlunun olduğu gibi 3.kişilere ait mallar haczedebilir. Haksız yere malı haczedilen borçlu ve 3.kişiler takibin iptalini talep edebilecekleri gibi haksız bir fiil teşkil eden haksız haciz nedeni ile de ayrıca genel hükümlere göre maddi-manevi tazminat talep edebileceklerdir.


Haksız yere takibe yada hacize uğrayan kimse öncelikle takibin türüne haklara sahiptir. İlamsız takip ise süresinde icra dairesine başvuru ile itiraz ederek takibin durdurulmasını isteyebilir. Kambiyo takibi ise süresinde şikayet yolu ile icra hukuk mahkemesine başvuru gerekmektedir. Borçlu yada 3.kişiler sadece şekli yargılama yapan icra mahkemesi ve icra dairelerinde şekli hükümlere uymadığında yada süreleri geçtiğinde ise yapılması gereken genel mahkemelerde menfi tespit davası açmaktır.


Yukarıdaki yollar tüketildikten sonra yada haczin haksızlığı (senedin sahteliği, imzanın sahteliği, borcun doğmuş olmaması gibi sebepler...) anlaşıldıktan sonra borçlu yada 3.kişi genel hükümlere göre maddi-manevi tazminat talep edebilmektedir. Bu konudaki yerleşik ve istikrarlı Yargıtay Kararları aşağıdaki gibidir.



Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun

24.05.1974 gün ve 1974/5 E.-1974/7 K. sayılı kararında ;

"Borçlu hakkında yapılan bir icra kovuşturması sırasında haksız yere malı haczedilen üçüncü kişilerin bu yüzden doğan gerçek zararlarının ödetilmesini, İcra ve İflas Kanunu'nun 97. maddesinde öngörülen özel hüküm dışında genel hükümlere göre genel mahkemelerde ayrıca dava açarak isteyebilecekleri" kabul edilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun

Esas No: 2004/00600 Karar No: 2004/00625 Tarih: 01.12.2004

‘’…Davacı, haksız haciz uygulaması nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Haczin haksızlığı saptandığı takdirde, BK. m. 49 anlamında davacı tüzel kişiliğin manevi değerlerine dahil bulunan ticari itibarının sarsıldığının kabulü gerekir. Mahkemece, somut olaya uygun düşmeyen ve yetersiz gerekçe ile bu istemin reddi de, yasanın uygulanmasına ilişkin yanılgı (HUMK. m. 428/b.1) niteliğinde olup; bozmayı gerektirmiştir.
Yukarıda maddi tazminata ilişkin açıklamalarda da yer verildiği gibi, bir icra takibi sırasında haksız yere malı haczedilen üçüncü kişinin bu yüzden doğmuş olan gerçek zararı maddi olabileceği gibi manevi de olabilmektedir. Dolayısıyla, malının haksız yere haczedildiğini ileri süren üçüncü kişi kural olarak manevi tazminat isteminde de bulunabilir. Zira, dava nedenleri, yasal dayanakları, istem sonuçları ve uygulanacak yasa kuralları tümüyle birbirinden farklıdır. Unutulmamalıdır ki, manevi tazminat; haksız eylem sonucunda uğranılan kişilik değerlerindeki azalma şeklinde gerçekleşen zararın giderilmesi amacına yönelik tazmin biçimidir..’’ Yüksek mahkeme bu şekilde içtihat etmiştir.

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi

Esas No:2015/3632 Karar No:2016/2525 K. Tarihi:20.12.2013

''....Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği ... 4. maddesinde belirtilmiştir. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır…’’

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi

Esas No:2016/1361 Karar Numarası:2016/3788 Karar Tarihi :23/03/2016


‘’…Davacı hakkında yapılan haksız icra takibi ve haciz işleminin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı şüphesizdir. Mahkemece, davacı yararına uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin tümden reddedilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…’’ şeklinde içtihat etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/1502 Esas, 2020/753 Karar sayılı ilamı;

Davacının Müterafik (ortak) kusuru bulunmaması halinde haksız haciz nedeniyle oluşan zarar miktarından TBK’nın 51 ve 52. maddeleri gereğince uygun miktarda indirim yapılmasına gerek yoktur.

6.531 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page